Solcu Liseli'm-Disiplin hatırası

Şimdi ben burada bir liseliye olan aşkımdan bahsedermişim falan. Yok canım. Öyle bi'şey yazmayacağım. Bugün aklıma geldi lise yıllarım. Biraz anılarımdan bahsedeceğim sizlere.

Efenim bizim lise çok ilginç bir yerdi. Sağcı-solcu tartışmalarının gırla gittiği, çılgın kavgaların olduğu, polis korteji eşliğinde dışarı çıktığımız mekandı. Çok ilginçtir ki ben o zamanlar solcu dergisinin okul içi dağıtımına yardımcı olduğum için disipline gitmiştim. Disiplin çok ilginç bir yer. Öyle hayal ediyorsunuz ki; böyle Amerikan filmlerindeki gibi yargıç rolünde bir müdür, yanda bir masaya dizilmiş juri üyelerini oluşturan öğretmenler ve siz de suçlu konumundasınız. Çatlak bir hoca da savcı falan oluyor. Avukat yok! Yani disiplin odasına giderken bu tip düşüncelerin yanı sıra "La şimdi ben eve ne dicem?" korkusu da söz konusu. İşte o an bırakıyorsun solculuğu falan. Bir Allah korkusu. Bir iman gücü. Bir imana gelmeler.. Kelime-i şahadetlerin yanı sıra kelime-i tevhidler. İmanın/İslamın şartları kafanızdan 5'er 6'şar geçip duruyor. Bildiğiniz duaların yanı sıra-bilmediklerinizi neden bilmediğinizi bile sorgular duruma geliyorsunuz.

İşte o uzunca koridordan ışığı süzülen odaya girene kadar ulvi düşüncelere dalıyorsunuz. Bunu da atlatırsam Allah'ım bi daha hiç bir siyaset işine karışmıcam. Bana mı kaldı dergi? National Geography bile okumucam lan.Hayır açıp okusaydım bi de ne yazıyor? Babam bu olayı da duyarsa beni okuldan alır, kocaya falan verir. O zamanların korkulu rüyası bu tabi. Ben daha üniversiteye gidecektim, ühüü..

Bu gibi bir sürü tribe girdim. Derken o kapı açıldı. İçerden güler yüzlü olduğu kadar benden nefret eden müdürümüz dışarı çıktı. Oldum olası sevmemişti o beni zaten. Puanımı görüp "Buraya yetmez senin puanın" demişti de kazanır kazanmaz "Hoca naber?" diye odasının kapısından gülerek bağırmıştım. Lisedeyken kanımız kaynıyor tabi, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha doğrusu olgun değiliz. Bildiğin çocuk. Hatta bazen bazı yaptıklarım aklıma geliyor da suratım kızarıyor utançtan. En çok utanç verici olayı anlatayım hazır elim değmişken. Arkadaşla otobüse bindik, önümüzde de bir eleman oturuyordu. Kapşonlu. Biz de çekirdek almışız, yurtta yicez. Arkadaşa dedim "aç da yiyek". Ki aslında sevmem çekirdeği yani. Yedik yedik, üstümüze biriktirdik çöpleri. Nereye atsak diye düşünürken önümüzdeki çocuğun kapşonuna boşalttık çöpleri. Çocuk inince kafasına kapattığı anı görmeliydiniz sayın izleyici. 

Neyse, nerden geldim nereye? Kendimi o an rahatlatmaya çalışıyorum. Arkadaşların falan üstüne atıcam suçu. O verdi, bu verdi. Şu şöyle yaptı falan. Olayların da içeriğini pek bilmiyorum. Hep yanlış arkadaş seçimlerinden başıma geldi zaten. Girdim odaya. Ne juri üyesi vardı, ne de  savcı falan. Az daha kassam zaten dar ağacı falan hayal edecektim de koridor Allah'tan o kadar uzun değildi. Müdür "vaaayy hoşgeldiniz küçük hanım" dedi. Zaten boy kompleksim var. Tabi o an oraya takılmadım. Hanım dediğine göre işler bayaa kötü olmalıydı.

"Al şu kağıdı, savunmanı yaz" dedi. Beyaz bir kağıt ve kalem attı masanın üzerine. Ömrümde ilk kez beyaz kağıt görmüş gibi oldum o an. Sanırım heyecandan. Kalemi ise hiç sormayın. O benim için uzaydan inmiş bir parça görünümündeydi. Nasıl kullanılacağını çözmek için epeyce mesai harcamam gerekiyordu sanki. Savunma kelimesini ise ilk kez duydum. Yani öyle gibi geldi o an. Kulaklarım uğuldadı. Saaaa, savuuuu, savuuunnn... derken kafamda o savulun falan olurken "Vurdurun kellesini!" falana döndü. 

"Hocam ne yapcam, anlamadım?" dedim. Ama bunu böyle okuduğun gibi söylemedim sayın izleyici. Sanırsın az önce sütünü dökmüş kediyim ben. O nasıl bi'şey bilmiyorum fakat anlatabilirim. Sesim ipince.. Sanki hiç bi'şeyden haberi olmamış yeni doğmuş bebeğim. Karşımda dev adamlar var da ben ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Çok farklı bir paralelden iletişime geçmeye çalışıyorum. Hoca "Yaz işte, nerden aldınız? niye sattınız?" dedi..

İş satmaya dönünce, lan dedim noluyoz? Tamam sağcı solcu kavgaları vardı okulumuzda ama alıp-satma olayları yoktu. Uyuşturucu işine mi adım karıştı dicem ama okulda bi çok insanı tanıyordum ve asla yoktu öyle bir olay. Bizimkilerin işi 80'lerden kalma sağcı-solcu muhabbetiydi. "Ne satması hocam?" dedim. "Dergiyi satmışlar x liraya,hazırlıktan çocuklar seni de onlarla görmüş. Arkadaşlarının isimlerini ver yeter. Okul içinde böyle şeyler yasaktır kızım. Para ile bi'şeyler alınıp satılmaz. Ticarethane değil burası!" deyince ben bir ohh çektim. Sonra düşündüm ki bizim müdür kendisine rakip çıktığı için bizimkilerin başını yakacak. "Bi'şey bilmiyorum ben hocam" dedim. "Hepiniz aynısınız zaten" dedi. Ekledi "Senin suçun yok zaten, arkadaşlarının isimlerini ver yeter."

Ben o an düşünüyorum. Hangi arkadaş, kimin nesi falan. Öyle ölümüne bağımlısı olduğum Sıdıka diye bir arkadaşım vardı ki; sınıftaki en spesifik isimli insan olduğu için onunla takılıyordum. Çok sağlam kopyacıydı. Onun haricinde inanılmaz iyi bir insandı. -ki hala görüşüyorum kendisiyle, geçen yıl nikah şahidi oldum. Diğer arkadaş denilen şahısların hepsi sadece bir tanıdıktan ibaretti. İsimlerini bile bilmezdim bir çoğunun, çünkü umursamazdım. 

Bilmiyorum, biliyorumlu cümlelerin sonucunda hoca harbiden bilmediğime inandı. Sonra öğrendim ki, bizim sınıfı komple disipline göndermişler. Ben gibi sesi çok çıkanları ise ayrı ayrı sorguya çekmişler. Okuldan atılan 3 kişinin de hiç birini tanımıyordum zaten. Ama o korku bana yetti işte. Sonra dedim ki, sağ her zaman hayırlıdır arkadaş. Sağcı insanlarla takılmaya başladım. Disiplinlik bir olayımız da olmadı. Sonra çok duruldum. Sakin, durgun bir insan olup çıkıverdim. Efenim beynini kimler yıkadı bu kızın diye araştırıp durdular beni. Yıkamadılar! Bak olanları anlattım işte. Bazen aklıma gelir, gülümserim. İşte tam da bu noktada insanın aklına gelen tek şey: her işte bir hayır vardır. 

Yorumlar

  1. Bende disipline gittim!
    Ama ben bir suç işlemeden gidiyorum. Bizim okulda kurallar çok katı. Hocaya ufak bir cevap ver anında savunmanı yazarken buluyorsun kendini. Yok efendim saygın bir liseymişte bizimde o okula uygun davranmamız gerekiyormuşta bi sürü şey işte. Disipline gidip ''pişmanım bir daha yapmicam'' dediğinde olay bitiyor. :D
    Tekniği öğrendiğim için hiiiiiç korkmuyorum disipilinden falan. :)

    YanıtlaSil
  2. O beyaz kağıtla ben de karşılaştım ne yazık ki hem de sınıfta bile bulunmadığım bir kavga yüzünden artist müdür hepiniz disipline demişti ama bir kere o deneyimi yaşadım mı o rahatlığa alışıyor sanki insan ya da bizim lisede çocuklar baya haylazdı,ayakları baya bi alışmıştı o koridor yoluna :D

    YanıtlaSil
  3. inanmıyorum sana resmen solculara yataklık etmişsin :)) ahaha kırk yıl düşünsem senin bir zamanlar devrimci oldugun aklıma gelmezdi :) değişim değişmek,doğru yolu bulmak ve bazen de büyümek ne güzel ;)

    YanıtlaSil
  4. @3gen, nerde okuyorsun, ciddi ciddi merak ettim şu an :)

    @Mell, bizde çok nadiren giderdin disipline. Hatta çoook nadiren. Sonra da atılırdın zaten. O kadar nadir toplanınca düzgün bir sonuç çıkardı. en az uzaklaştırma :D

    @Nil, annemler de o zamanlar çok şaşırmıştı bendeki ani değişikliğe. Fakat burası bana çok daha yakıştı. :) Kendimi çok daha iyi ve gğvende hissediyorum. En azından dayanacak noktalarım var.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..