Georgeo Georgiou'nun çekmiş olduğu fotoğraflara şahit olacaksınız şimdi. Ben hepsine baktıktan hemen sonra "işte bu!" dedim. Yapmak istediğim işlerden bir tanesi de bu. Daha önce tamirhanede günlük bir çalışma yapmıştım. Onu da ilerleyen postlarda sizlerle paylaşacağım. Şimdiki hedefim hastane, sonrasında ise ruh ve sinir hastalıkları olmalı. Güzel şeylerden çok etkileyici şeyler çekmeyi seven yapınız varsa; ilgilenin derim.
Kaynakça: Georgeo Georgiou
Kaynakça: Georgeo Georgiou
Bizim hasta yakınları bazen doktorları bile dövüyorlar, onları fotoğrafladığında verecekleri tepkiyi merak ediyorum. Sen yine de kendine dikkat et. N'olur n'olmaz.
YanıtlaSilaçıkçası ben de merak ediyorum. ama denemem lazım, denemeden ölmem inşallah :)
YanıtlaSilFena imiş, her ne kadar güzel diyemesem de, deneysel. Sende fotoğraf var ise paylaşırsın artıkın.
YanıtlaSilNazi kamplarında çekilmiş fotoğraflar gibi, belki de onlardır hatta :))
YanıtlaSilValla özür dilerim, sanatsal özürlüyüm, varoluşsal groteskin empresyonist dışavurumundan söz edemeyeceğim, "anaa adamın eti budu sallanıyor bea" diyebiliyorum en fazla :))
Eee ama hayatta bunlar da var, her "özürlü" fotoğrafı "elinde ayçiçeği tutarak kocaman gülümseyen down sendromlu tombiş kız" temasında olacak değil ya :))
Yalnız iki fotoğrafı bir türlü çözemedim.
En baştaki hasta neredeyse midesine kadar kesilmiş, nasıl yaşabiliyor öyle? Daha doğrusu yaşıyor mu? Ne bileyim bir ara bayaa modaydı doldurulmuş insan sergileme olayı :)
Bir de alttan yedinci fotoğraftaki o amcanın kafatası cam mı? Adam Alzheimer olmamış, Alzheimer zamanla adama dönüşmüş resmen :S
@Ruhsuz Atmaca, paylaşacağım en kısa zamanda :)
YanıtlaSil@Syrano, o adamın kafatası yok sanırım. Diğeri gibi yaşayan bir kaç insan da gördüm. Allah akıldan etmesin desek :( Sırbistan da bir akıl hastanesinde çekilmiş bu fotoğraflar. Gerçekten iç rahatsız edici. Ben de böyle rahatsızlık verici fotoğraflar çekmek istiyorum :/
Beynimin içini resmetmişsin..
YanıtlaSilbundan beterdi bakırköy, manisa, samsun tımarhâneleri..
YanıtlaSil'deli'lerini tanrının hediyesi, emâneti bilip seven, merhamet eden, sahip çıkan, kurduğu kaç bakımlı şifahânede su sesi, mûsikîyle tedavî, eşsiz gül bahçelerinde bahçevanlıkla terapi eden bir medeniyetten, onları öldüresiye döverek, tecavüz ederek, ağır ilaçlarla uyuşturarak 'uslandırmaya' çalışan, göç yolunda, kanadı kırılıp göçten geri kalmış leylekleri tedavi için bile vakıf kuran bir medeniyetten canavar bi topluluğa nasıl dönüştük biz?!!
...
kanat, kabuk bağlamış yaralarımızı; kanat ki, aşınmış hafızalarımıza kan gelsin, bıraktığı iz gelecekte mülkün olsun!.
YanıtlaSilÇok duygusal. Bakmaya bile cesaret edemiyorum.